top of page

Yeme Bozuklukları: Yemekten ya da Yememekten Çok Daha Fazlası - Uzm. Psk. Elit Bilge Bıyıkoğlu

Yazarın fotoğrafı: Elit Bilge BıyıkoğluElit Bilge Bıyıkoğlu

İkhalmed Bindokuzyüz93 Dergisi 4. Sayısı'nda yayınlanmıştır.


Zayıf, fit, güzel ve genç görünme çabamız bizleri kalorisi düşük bir diyet uygulamaya, fazla egzersiz yapmaya, kozmetik ürünler kullanmaya ya da estetik operasyonlar yaptırmaya yöneltir; fakat aslında “mükemmele” ulaşma çabası sosyal medya, televizyon, dergiler, filmler ve moda dünyası aracılığıyla bizlere aktif olarak benimsetilmektedir. Bu kanallar aracılığıyla kendimizi karşılaştırır ve yeterince iyi olmadığımızı ya doğru gözükmediğimizi düşünürüz, daha fazla kilo kaybetmek ya da daha kaslı gözükmek isteyerek yorucu bir çaba içerisine gireriz. Peki sonra ne olur? Zaman geçtikçe kendimizi daha sıkı diyetler uygularken, her yediğimizden sonra kendimizi tartarken, daha fazla egzersiz yaparken, vücudumuzu aynada kontrol ederken bulduğumuz bir kısır döngüde buluruz. Bu kısır döngü; kendi özsaygımızı ve özgüvenimizi dış görünüşümüz ile yakalamaya çalışırken, kendimize koyduğumuz hedefe ulaşmanın imkansız olduğu bir döngüdür. Bu kısır döngü, bireyin bedeninden utanmasına ve kilosuna karşı takıntılı bir hale gelmesine neden olur. Böylece bireyi öğün atlayarak aç kalma, kilo vermek için kendini kusturma, laksatif kullanımı, aşırı egzersiz yapma gibi işlevsellikten alıkoyan, fiziksel ve psikolojik sağlığı tehdit edici davranışlara yönlendirir. Bu davranışlar yeme bozuklukları belirtileridir. Yeme bozuklukları; anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu başta olmak üzere yeme davranışına ilişkin bir grup bozukluğu içerisinde barındırır. Yeme bozuklukları ölüme kadar gidebilen ve ciddi fizyolojik sorunları da doğuran ciddi psikolojik rahatsızlıklardandır.







Yapılan güncel araştırmalar bizlere çarpıcı istatistiki veriler vermektedir. Bunlara göre; gençlerin yaklaşık %13’ünün 20 yaşına kadar yeme bozukluklarından en az birini yaşayacakları ve gençlerin %15-47’sinin önemli derecede bozulmuş yeme davranışları gösterecekleri öngörülmektedir. Türkiye’de yapılan çalışmalarda gençlerde yeme bozuklukları ile ilgili belirtilerin görülme sıklığı %14’e kadar çıkabilmektedir. İşin kötüsü, gençlik yıllarında yeme bozukluğu belirtileri gösteren kişilerin çoğunlukla tedavi görmediği bilinmektedir. Bu sebeple, bu bireyler yetişkinlikte de benzer davranışları sürdürmektedir.

Şimdi sizlere temel yeme bozukluklarını kısaca tanıtmadan önce Beden Kitle İndeksi’nin (BKİ) ne olduğunu anlatayım; çünkü BKİ mevcut kilomuzun sağlıklı aralıkta olup olmadığını anlamamız için bir belirteç olarak kullanılıyor. BKİ; kişinin kilosunun, boyunun karesine bölünmesi ile hesaplanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetişkinler için BKİ’nin 18,5 kg/m2 ’nin altına olmasını düşük kilolu olarak nitelendirmektedir. BKİ’nin 18,5-24,99 arasında olması normal kilo olarak tanımlanmaktadır.


Anoreksiya nervoza, bireyin normalden çok düşük kiloda (BKİ’nin 17 ve altında) olmasına rağmen, normal beden ağırlığını reddederek yemek yemeyi kısıtlaması ve kilo almaktan aşırı derece korkmasını içermektedir. Birey beden ağırlığının normalden az olduğunu inkar ederek beden biçimini algılamada belirgin bir bozukluk gösterir. Ayrıca; kilo almaktan kaçınmak ve kilo vermek için kusma, laksatif kullanımı gibi telafi edici davranışlar gösterebilir. Bulimiya nervoza, normal ya da normalin üzerinde vücut ağırlığına sahip bireylerin beden şekli ve görüntüsünü aşırı değerlendirmesi sonucunda ortaya çıkan tekrarlayıcı tıkınırcasına yeme davranışını ve kilo almaktan sakınmak için uygunsuz dengeleyici/telafi edici yöntemleri içeren bir bozukluktur. “Tıkınırcasına yeme”, bireyin normal koşullarda çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazla miktardaki yiyeceği kısa bir zaman diliminde kontrol kaybı hissiyle beraber tüketmesidir. Tıkınmanın hemen ardından birey kilo almamak için kendisini kusturur ya da laksatif/diuretik kullanımı, kendini bir gün boyunca aç bırakma, aşırı egzersiz davranışı gibi işlevsiz telafi edici davranışlara yöneltir. Tıkınırcasına yeme bozukluğu ise, bireyin biraz önce bahsettiğim gibi tıkınırcasına yeme davranışında bulunduğu bir bozukluktur. Tıkınırcasına yeme çoğu kez gizli bir biçimde olur. Kişi o kadar yer ki mide ağrıları ve rahatsızlık hissi yaşar. Fakat bu sefer bulimiya nervozadan farklı olarak, kusma gibi dengeleyici/telafi edici bir davranış yoktur. Bu yüzden, tıkınırcasına yeme bozukluğu obezite ile ilişkilendirilmektedir. Yapılan araştırmalarda tıkınırcasına yeme bozukluğu tanısı almış bireylerin yaklaşık olarak çeyreği obezdir.


Yeme bozukluklarına neler sebep oluyor? Genel olarak bir psikolojik rahatsızlık biyolojik, psikolojik ve sosyal birden fazla faktörün bir araya gelmesi ile meydana gelmektedir. Örneğin; hepimiz medyada bize sunulan “zayıf” beden algısına maruz kalıyoruz; fakat hepimiz yeme bozukluğu geliştirmiyoruz. Biyolojik, psikolojik ve sosyal diğer altyapıların da bu bozukluğa zemin oluşturuyor olmasıyla bu rahatsızlık gelişiyor. Araştırmalar yeme bozukluklarının biyokimyasal ve biyolojik nedenlerini hala araştırmaktadır. Bazı yeme bozukluğu hastalarında iştah ve açlığı yöneten beyindeki belli kimyasalların dengesiz olduğu belirtilmektedir. Fakat, hala konu ile ilgili daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, genetik olabileceği de düşünülmektedir. Düşük öz-saygı, klinik mükemmeliyetçilik, stres ve yalnızlık hissi, duygu düzenlemede güçlükler, kaygıya meyillilik, bağımlı kişilik özelliğine sahip olma gibi etkenler yeme bozukluklarında psikolojik risk faktörlerindendir. Kişilerarası ilişkilerde problemler, kültürel olarak duyguyu ifade etmenin ve dışa vurmanın uygun olmadığı mesajını ileten ve bireyin fiziksel görünüme göre değerlendirildiği bir toplumun üyesi olma, çocukken kilo üzerinden alay edilmiş olma, daha önce cinsel ya da fiziksel istismara maruz kalmış olma yeme bozukluklarına karşı bireyleri hassaslaştıran diğer faktörlerdendir.


Kapsamlı profesyonel bir tedavi desteğiyle yeme bozuklukları tedavi edilebilinir. Yeme bozukluklarının tedavisi disiplinler arası bir takım çalışmasını içeren kapsamlı bir tedavi planını ve takibini içermelidir. Bu takımın içerisinde, metabolik hastalıkları ve hormon dengesizliklerini takip edebilecek endokrinolog, yeme bozukluklarında uzmanlaşmış ve bu konuya özel psikoterapi uygulayabilecek psikolog; doğru beslenme konusunda destek olabilecek ve beslenme konusunda kişiyi eğitebilecek diyetisyen ve gerektiğinde psikiyatrik ilaç tedavisini ve takibini yapabilecek psikiyatrist yer almaktadır. Erken fark edilerek erken tedaviye başlanması daha hızlı olumlu tedavi sonuçları vermektedir. Yeme bozuklukları yaşam riskini getiren ciddi fizyolojik veya psikolojik sorunlar ile eşlik ettiğinde hastaneye yatışı gerektirebilir.


Ne yazık ki, yeme bozukluğu olan kişilerin yalnız %10’u tedavi almaktadır. Tedavi alan bireylerin ise yarısından azı gerekli olan kapsamlı profesyonel destekle tedavi görmektedir.

Yeme bozukluğu olan bireyler çoğunlukla kendilerinde bir yeme bozukluğu olabileceğini kabullenmemektedir. Bu yüzden, bu bireyler tedavi alma veya tedavide kalma konusunda çoğunlukla dirençlidirler. Aile üyelerinin veya diğer güven duyulan kişilerin yeme bozukluğu olan bireyin gerekli tedaviyi almasını desteklemesi önemlidir.


Sonuç olarak; yeme bozuklukları biyopsikososyal birden fazla etkenin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan; ölüm riski, ciddi fizyolojik sorunlar ve psikolojik problemlerle ilişkilendirilen; yemekten, yememekten ve düşük kilolu olmaktan çok daha fazlasını içeren bozukluklardır. Kapsamlı profesyonel destek ile etkili bir biçimde tedavi edilebilmektedir. Çevrenizdeki kişiler; yiyecekleri kısıtlama, tıkınırcasına yeme, sıkı diyet yapma, yedikten sonra kusma/ilaç kullanma, telafi edici aşırı fiziksel aktivitede bulunma gibi davranışlar gösteriyorsa yeme bozukluğu gösterme riski taşıyor olabilir. Bu kişilere destek olmak ve erken müdahale için konu ile ilgili çalışan bir uzmana yönlendirmek oldukça önemlidir.

45 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page