top of page
  • Zeynep Baytaş

Çocuklukta İncinmiş Yanlarımızı Psikoterapide Dönüştürmek - Uzm. Psk. Zeynep Baytaş

Güncelleme tarihi: 13 Ara 2019


Erken dönem çocukluk yaşantılarının yetişkinlikte bugünü olumlu ve/veya olumsuz yönlerden etkilediği artık daha kanıta dayalı verilerle ve klinik gözlemlerle bilinmektedir. Bu konuda dünyanın bir çok yerinde yapılmış ve yapılmakta olan çok sayıda araştırma sonuçları ve klinik raporlar var.

Artık biliyoruz ki, erken çocukluk döneminde daha sıklıkla yaşadığımız olaylar bizde bazı duygular ve psikolojik ihtiyaçlar bırakır. Ailesi ve çevresindeki diğer önemli kişiler tarafından yeterince giderilmemiş bu ihtiyaçlarını gidermek için, çevresinde onu aynalayan bu kişiler tarafından varlığının görülmesi için çocuk kendine yollar ve yöntemler icad eder. İşlevsel olan ve o gün için ihtiyacı gideren düşünme, hissetme ve davranma biçimleri onda kalır, çocuk bunları öğrenir.

Bilirsiniz ki çocuklukta öğrenilen şeyler kolay unutulmuyor; bisiklete binmek, yeni bir dil öğrenmek, yüzmek. Bu ilişkide olma halleri de unutulmaz, yetişkinliğe taşınır. Gel gelelim artık mevsim başka mevsimdir, yıllar geçtikçe bu davranışlar bu yetişkin yaşında işlevlerini kaybetmiştir. Üstelik kişinin hayat işlevlerini bozmaktadır.

Tekrar edegelen, değiştirilmesi güç şemalar, düşünme kalıpları ve hataları kişinin günlük yaşamını sekteye uğratmaktadır. Yaşamdaki keyfini, yaptıklarından yaşadıklarından aldığı tadı kaçırmaktadır. En önemlisi de belki şu ki, kişinin kendiyle ilişkisi ve iç diyaloğu şefkatten ve anlayıştan uzak, güven vermez ve huzur bırakmaz bir hal almıştır.

Başa çıkılması yetişkinlikte bile zor olan bu duygular ve ihtiyaçlar bir tür psikolojik miras gibi düşünülebilir. Yetersizlik, güvensizlik, kusurluluk, değersizlik, öfke, duygusal yoksunluk, boyun eğicilik, haklı çıkma ihtiyacı, mükemmeliyet arzusu bunlardan birkaçıdır.

Mesela annesi babası tarafından yeterince sevgi şefkat görmeden büyümüş ve korunup kollandığını hissedememiş bir çocuk, muhtemeldir ki yetişkinliğinde de kendini duygusal açıdan yoksun, yalnız ve boşlukta hissedebilir. Üstelik tekrarlayan bir biçimde böyle hissedeceği yerleri ve kişileri seçebilir. Başkalarının sevgi ve onayına bağımlılık geliştirebilir. Çocukken ailesi, öğretmeni ve diğer önemli kişilerce sürekli azarlanan, eleştirilip kıyaslanan bir çocuk, büyüdüğünde de kendini henüz daha hata yapmamışken dahi hatalı, yanlış ve kusurlu hissedebilir. Bu yetersiz ve kusurlu olduğuna çocukluğunda inanmış yetişkin, bunu yaşamı boyunca telafi etmek ve yetersiz hissedebileceği durumlardan kaçınıp durmak zorunda kalabilir.

İçinizdeki küçük ve yalnız çocuk yanınızla sevdiğiniz kişi kısa süreliğine bir yerlere gitse bile dayanılmaz yalnızlık hissediyor olabilirsiniz. Tek başına geçen vakit sizin için başa çıkılması dertli bir konu halini alabilir. Yaşamdan aldığınız keyif ve kendinizi değerli hissetmeniz; hep bir ötekine ve ötekinin size verdiği vakit, onay veya değere bağlı hale gelmiş olabilir. İçinizde bir yerlerde kusurlu olduğunuza veya yeterince iyi olmadığınıza dair bir inanç yerleşivermişse her ters giden durumdan kendinizi sorumlu hissetme becerisi geliştirmiş olabilirsiniz.

İçimizdeki bu kendini yalnız veya suçlu hisseden, küsmüş ve kalbi kırılmış, terk edilmiş ya da kabul görmemiş, sadece var olduğu için koşulsuzca sevilmemiş bu çocuk yanınızı ortadan kaldırmak pek olası değildir. Ancak değişime dirençli bu parçanızı dönüştürmek, çoğu zaman psikoterapiyle mümkün olabilir.

Önce bu yanınıza sakince durup bakmak, çekiştirmeden ihtiyacını görmek, anlamak, kendinizi severek bu yanınızı kabul etmek ve hayattaki tadınızı arttıracak bir hale dönüştürmek etkin ve bilimsel olduğu bilinen bir psikoterapi sürecinde mümkün. Böylelikle adeta bizim için keder üretmeye programlı hallerimiz evrilir de yaşama sevinci ve keyfi üretmeye programlanabilir.

357 görüntüleme0 yorum
bottom of page